UZMAN MESAFE KOŞUCULAREINDA
PERFORMANS ANALİZİ VE ANTRENMAN YÖNLENDİRİLMESİ - 1
Abant İzzet Baysal
Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu
Özet:
Sporda performans gelişimi, teknik, fizyolojik,
psikolojik ve mental güç gibi birçok
faktörlere bağlıdır. Dayanıklılık sporlarında yüksek düzeyde performans daha çok fizyolojik faktörlere bağlıdır.
Dayanıklılık sporlarında başarıyı belirleyen temel fizyolojik faktörler
maksimal oksijen tüketimi (maks VO2), anaerobik eşik (AE) ve koşu
ekonomisidir. Özellikle elit dayanıklılık sporcularında maks vo2 gelişimi
genellikle gözlenmez iken antrenmanlar sonucu daha çok koşu ekonomisi ve AE de
gelişim gözlenmektedir. AE noktası pek çok araştırmacı için dayanıklılığı
yansıtan en iyi nokta olarak kabul edilir. Uzun mesafe koşucularında başarı,
ilerleyen antrenmanlarla aynı egzersiz şiddetinde düşük laktak üretimi ile
yakından ilgilidir. İlerleyen egzersizle birlikte oluşan laktak-koşu/kalp atım
hızı yada koşu hızı-kalp atım hızı grafiklerindeki değişimler uzun mesafe
koşucularının performans gelişimleri ve antrenman programlarının hazırlanması
konusunda daha açıklayıcı bilgiler sunar.
Sonuç olarak bu özelliklerin
bilinmesi sporcuların daha üst düzeyde performans göstermeleri açısından
antrenör ve sporculara yardımcı olacaktır.
Giriş:
Dayanıklılık sporlarında müsabakadaki performans, çalışan kaslardaki
enerji sağlayan metabolik olaylar tarafından belirlenir.bu yüzden antrenmandaki
amaç metabolik kapasiteyi artırmak ve müsabakanın ihtiyaçlarına göre bunların
optimal dağılımlarını geliştirmek (26). Mesafe koşularında başarıyı belirleyen
temel fizyolojik faktörler şunlardır (25,26):
* V02
makas
*
Koşu ekonomisi
*
Anerobik eşik
Maksimal
Oksijen Kullanımı (maks V02 )
Maksimal bir çalışma sırasında dokuların bir dakikada
kullanabildikleri O2 miktarıdır. Bu aynı zamanda aerobik güç olarak ta ifade edilmektedir. Bu değer uzun mesafecilerde sprinterlere,
antrenmanlılarda antrenmansızlara, erkeklerde bayanlara göre daha yüksektir. V02 maks değeri %80-85 oranında kalıtsal faktörlere bağlıdır ve geliştirilmesi solunum, dolaşım ve
kas sisteminin geliştirilmesine
bağlıdır {20). Ancak %20-25 lik kısmı antrenmanlarla geliştirilebilir. Elit atletlerde VO2 maks gelişimi ya
hiç görülmez yada çok
az görülür, çünkü genellikle bu sporcularda antrenmanlar
boyunca VO2 maks gelîşebilecek en üst noktaya ulaşmıştır. Fakat yinede bu sporcularda VO2 maks’ta gelişim gözlenmemesine rağmen performansta gelişim gözlenmektedir, buda dayanıklılığı gösteren en iyi kriterin VO2
maks olmadığını ortaya koymaktadır (17. 5).
Çalışmalarda elde
edilen veriler göre, sağlıklı genç erişkin însanlarda absolut VO2 maks
değerleri 2 L/dak'dan
6 L/dak {veya daha yüksek) kadar değişen miktarlar
olabilir. Relatif değerlerde ise bu alan 30 ile 95 ml/kg/dak arasındadır {31).
Bu değerler arasındaki alanın bu kadar geniş olmasının temel nedenleri, vucüt: ağırlığı,
vücut
kompozisyonu, cinsiyet, erişkinlik düzeyi, antrenman düzeyi ve genetik özelliklerdir (31).
20 yaşında bir bayanın ortalama maxVO2 değeri yaklaşık 1,8 – 2,3 L/dak (32-38 ml/kg/dak) arasında iken, aynı yaşta bir erkeğin ortalama değerleri yaklaşık 2.7 -3.2
L/dak
(36-44 ml/kg/dak) kadardır (31).
Bir çok faktörün etki etmesinden dolayı tamamen doğru bir tahmin yapmak mümkün olmasa da birçok araştırmacı maxVO2
‘nin 10-12 ay devam eden uyun bir antrenman ile sağlıklı, genç normal ve sedanterler (antrenmansız) kişilerde %15-20 veya daha fazla
geliştirilebileceği konusunda aynı görüştedirler. Daha büyük gelişmelerde
mümkündür ye şiddetli antrenmanlar sonucunda daha büyük değişiklikler görülmüştür (31).
Örneğin; 68 kg ağırlığında ve3.0 l/dak (44 m/kg/dak)maxVO2
‘ye sahip genç antrenmansız ve sağlıklı bir erkeğin absolut VO2 değerini yaklaşık %20 geliştirmesi (3-6 l/dak veya 52.8 ml/kg/dak) beklenebilir ve hatta %5 İlk ek bir gelişme dahi olabilir fakat bu aerobik gücü geliştirmek İçin tek yol değildir (31).
Ayrıca, normal bir erkeğin vücut ağırlığının yaklaşık %15'nin yağ olması beklenir. Antrenman ile bu vücut yağını %10 gibi bir orana indirmek hiçte zor değildir ve bu azalmada relatif maxVO2 değerinde yaklaşık 2.4 ml/kg/dak ‘lık bir artış anlamına gelebilir {31).
Bİr başka etkende, eğer antrenmansız bir
durumda laktat eşiğinin (LT) maxVO2 nin %50’sinde (22 ml/kg/dak) meydana
geldiği farz
edilirse, kısa sürede yapılan antrenmanlar ile bu değerin % 45 kadar geliştirilebildiği görülmüştür. Ve buda bu örnekte laktat eşiğinin antrenmanlı durumda 38.28 ml/kg/dak olduğunu göstermektedir (52.8 x 0.50 = 26.4 ve 26.4
x 0.45 =11.8 sonuç İse 11 .8 +
26.4=38.28 ml/kg/dak dır). Bu durum da bize maxV02'nin yalnızca %20 gelişmesine rağmen, laktat eşiğinin %45 gelişmesinden dolayı dayanıklılık yeteneğinin antren-
manla %70 kadar geliştirilebileceği gösterilmektedir (31).
Özetle:
Antrenman sonucunda dayanıklılığın gelişimi,
Yalnızca MaxVO2
gelişimi %20
Vücut yağ kaybı ile %5
LT gelişimi ile
___________ %45
Antrenmanla toplam galisin %70
Saltin ve arkadaşları antrene edilmiş
dayanıklılık sporcularda antrenmanın deva- mına bağlı olarak VO2maks'ın
çok az yada değişmeyeceğini belirtmiştir. Bu
görüşü pek çok araştırmacı
yaptıkları çalışma ile doğrulamıştır. Bu ise antrene edilmiş elit sporcularda
VO2 maksın yükseltisinin sınırlı olduğunu, performanstaki gelişimin
VO2 maks’ın artırılmasından bağımsız meydana geldiğini
göstermektedir (5).
Bu sonuç koşu zamanının V02maks
gelişmeden de gelişebileceğin gösterir, yani dayanıklılık sporcularında VO2maks
dayanıklılığı gösteren en iyi tek kriter değildir. VO2 maks ile 10 km koşu performansı arasında
performans arasında (0.80-0.91) ilişki, laktat eşiği ile var olan ilişkiden
(0.91-0.96) daha azdır (5). Buna Karşın daha kısa mesafelerde (3000m ve
altındaki) koşu performansı arasındaki ilişki anaerobik eşik ile var olan
ilişkiden daha yüksek bulunmuştur (28).
Ayrıca uzun mesafecilerin VO2maks
hızında çalışmayı 12dak, orta mesafecilerin ise 10 dak civarında
sürdürebildiklerini aynı zamanda V02 maksa denk gelen egzersiz şiddetinde laktat konsantrasyonun 8-12
mmol/laktat olduğu pek çok araştırmamın yaptıkları çalışmalarla ortaya
konmuştur (8)
Kardiorespirator uyun VO2maks'ın
%90-100 deki şiddette yapılan çalışmalarla sağlanmasına rağmen, çalışma süresi
araştırmacı ve antrenörler arasında 30 sn ile 3 dakika arasında
değişebilmektedir ve hiç biri antrenmanları planlarken bireysel tükenme
süresini dikkate almamaktadır (VO2maks hızında tükenme süresi).
Atletlerin aynı VO2maks hızında tükenme süreleri birbirinden
farklıdır ve aynı zamanda orta ve uzun
mesafeciler için İyi bir parametredir. V02maks hızında
tükenme süresinin interval antrenmanının
süresinin tespitinde iyi bir parametre olduğu rapor edilmiştir (Akt,7). VO2maks hızındaki tükenme süresi
dikkate alınarak yapılan interval antrenmanlarının, sporcularda VO2maksı
ve VO2maksta tükenme zamanını geliştirmek için dana iyi antrenman
biçimi olduğu öngörülmektedir (7).
Böyle bir dizaynda: interval egzersiz şiddeti VO2maks
hızında ve çalışma süresi VO2maks hızındaki tükenme süresinin yarısı
(%50) kadar, dinlenme aralığı çalışma süresi kadar ve VO2maks
hızının %60 da (çalışma-dinlenme 1:1) olacak şekilde standartlaştırılmıştır
(7).
Örnek: Sporcunun V02maks noktasındaki koşu hızı 30
km/saat ve sporcu 8 dakika bu hızda aralıksız koşabiliyor İse bu
sporcunun İnterval çalışması, bu hızda 4 dak koşuları yapması şeklinde
olacaktır. Dinlenme araları yine 4 dakika fakat dinlenme anında sporcu 18
km/saat (3Okm/saat x 0.60=18km/saat) hızla koşacaktır. Böyle bir çalışma
5x1000m şeklinde uygulanabilir.
Koşu
Ekonomisi
Submaksimal hızda daha az O2 kullanımını ifada eder. Yani verili hızda daha az enerji harcanmasını gösterir, bu da uzun mesafe koşucuları için önemli bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Elit orta (800-1500m) ve uzun mesafe (3000-10000) Koşucuları üzerinde yapılan bir çalışmada Koşu ekonomileri karşılaştırılmış ve her ki grubun koşu hızı ile oksijen tüketimi arasında farkın az olduğunu, fakat uzun mesafe koşucularında her verili hız daki 02 tüketiminin belirgin bir sakilde daha az olduğunu belirlemiştir. Bu sonuç uzun masafe koşucularının daha yüksek VO2maksa sahip olmalarıyla açıklana bileceği gibi asıl cevap uzun mesafecilerin aynı hızda, daha az metabolik ve kardiovasküler stres altında kalmasıyla açıklanır (8).
Jensen 1994 yılında yaptığı bir çalışmada elit orientring sporcularında daha zorlu bir parkurda koşu ekonomisini daha yüksek bulmuştur. Ayrıca kumda yapılan koşu ile pist ve yol da koşu arasında enerji tüketimlerine bakıldığında kumda yapılan koşuda enerji tüketiminin %15-40 oranlarında daha fazla okluğu tespit edilmiştir. (Akt, 22). Bu da koşu ekonomisinin belirgin bir şekilde parkurun zorluk derecesi ile doğru orantılı olduğunu göstermektedir.
Aynı performans seviyesindeki mesafe koşucularında,
koşu ekonomisi
yada verili submaksimal hızda ölçülen oksijen tüketiminin (VO2), koşu performansındaki başarı ile yakın ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. Böylece elit
sporcularda performansın geliştirilmesi için yapılan çalışmalarda koşu ekonomisinin geliştirilmesi (verili
hızda daha az 02 tüketimi) üzerinde de durulmuştur (Akt, 12).
Maraton yarışında önemli olan koşu ekonomisinin, 5 km yarışında minimal rol oy- nadığı bildirilmiştir (Akt,16). Koşu ekonomisi, 5km üzerindeki mesafelerde performans la VO2maks'tan daha büyük ilişki sergiler. Antrene atletlerde submaksimal hızda O2 alımındaki azalma koşu ekonomisini artırarak performansta artışa neden olabilir.
Pek çok çalışma koşu ekonomine etki eden fizyolojik parametreleri incelerken, bazı çalışmalarda biyomekanik özelliklerin koşu ekonomisine etkisini incelemiştir (Akt, 12). Çalışmalar yarışmadaki yada koşudaki yorgunlukla birlikte hız azalması, adım uzunluğunda azalma ve alt ekstremite hareketlerinde hareket genişliğinde azal- manın olduğunu bildirmiştir (12).
Daha iyi koşu ekonomisini sağlayan biyomekanik faktörler
şunlardır (3).
* Erkekler için ortalamadan biraz daha kısa,bayanlar İçin biraz daha uzun olmak.
* Düşük vücut yağ oranı.
* Dar pelvis.
* Ortalamadan daha kısa ayak boyu, hafif fakat iyi absorvasyonlu ayakkabı.
* Alt segmentlerin kütlesinin dağılımının kalça eklemine yakınlığı.
* Koşu sırasında, ayağın yerden kopması anında. daha küçük hareket acısı fakat
daha hızlı ayak hareketi (dizin yerden fazla kaldırılmaması).
* Aşırı
olmayan kol hareketi.
* Depo edilen
elastik enerjiyi etkili kullanabilme.
* Daha geniş antrenman geçmişi,
* Ağırlık merkezinin vertikal düzlemde
daha düşük salının (sıçramadan koşu).
* Göğüsün biraz daha öne doğru alması.
Anaerobik Eşik(AE):
Hafif şiddette sabit yüklü bir egzersize
başlandığında egzersizin ilk 15-20 saniyesi kastaki depo ATP ve CP'tan
gelen enerji ile gerçekleşir. Bundan sonra çalışan kasta anaerobik glikoliz
ürünü olan laktat üretimi ve birikimi başlar (15,27). laktatın 02'nin
varlığında da meydana geldiği gömülmüştür. Laktat istirahat ve her şiddete ki
egzersizde mevcuttur fakat üretimi ile eliminasyon arasındaki fark, kan laktatındaki
birikimin varlığını belirler (27).
İyi antrene edilmiş atletler düşük
hızlarda gerekli enerjiyi tamamen aerobik yoldan sağladıkları İçin düşük laktat
değeri gösterirler. Hız kademeli olarak artığı zaman çalışan kaslar
laktik asit üretir, ve miktarı bir müddet sonra nötraliza edilemeyecek kadar
yüksek olur. Laktik asitteki artmaya bağlı olarak nötralize edilebilen belir
bir oran vardır. Bu laktat konsantrasyonun 2 ila 4 mmol/l laktat
arasındaki durumudur, bu aynı zamanda aerobik-anaerobik geçiş kuşağı olarak da
adlandırılır (23). Bu anlamda anaerobik eşik (AE), anaerobik metabolizmanın
hızlandığı yani lüzumlu total enerjide anaerobik enerji yolunun payının
belirgin bir şekilde artmaya başladığı efor düzeyidir (1,19,20). AE’de enerji
üretiminin aerobik yoldan tamamen anaerobik yola geçmesi söz konusu değildir.
Bu nokta sadece anaerobik enerji yolunun daha belirgin kullanımı sonucu kasta
anaerobik glikolizle oluşan laktik asidin Kana geçişinin hızlanması ve kandan
uzaklaştırılmasının aynı oranda hızlı olmadığından birikmeye başlamasıdır (19),
Bu limit hızda ölçülen laktat
konsantrasyonu aynı zamanda AE diye bilinir. Pek çok araştırmacı tarafından 4 mmol/l laktat düzeyi AE noktası
olarak adlandırılırken, bireysel anaerobik eşik, VO2maksın kullanım
oranı, maksimum laktat staedy state, laktat eşiği diye adlandırılan kavramlara
da karşılık gelmektedir (14, 15).
Anaerobik eşiğin doğru belirlenmesi
dayanıklılığın geliştirilmesi için uygulanacak en doğru antrenman yöntemi
konusunda bize bilgi verir (4,6,11,21). AE'nin yanlış belirlenmesi
sonucu dayanıklılık antrenmanlarında yanlış yüklemeler yapılabilecektir ve bu
yüklemeler çok fazla olursa sakatlanma ve de sürantrenman'a neden olabilir (9).
En
sık kullanılan anaerobik eşik
yöntemleri şunlardır (10).
* Ventilasyon metodu (solunum İle
ilgili parametreleri kullanır).
* Conconi metodu (Kalp atım hızı ve
koşu hızı ile ilgili parametreleri kullanır).
* laktat metodu (kandaki laktatın
belirlenmesi).
* Ventilasyon Metodu
Ventilasyonda ani artışın başladığı nokta, CO2
üretiminde ani artış noktasındaki (ekspire edilen ortalama CO2
miktarında ani artış) iş yükü (koşu,yüzme,bisiklet,kürek hızı) anaerobik eşik noktası olarak kabul edilir
(18). Spirometik parametreler, bir atletin performansını tahmin edecek bilgiyi
yermeyebilir, ölçülen solunumsal değerler organizmanın o anki değerlerini
doğru yansıtmayabilir, buda bir antrenman programını planlamayı zorlaştırır
(10).
Şekil 1. Ventilasyon eşiğinin (VO2) ve
pulmonary ventilasyon (V) yoluyla tespit edilmesi. Oksijen alımı ve ventilasyon
arasındaki
doğrusallığın saptığı nokta ventilasyon eşiği olarak tespit edilir (Bunch ve Haller
1993).
Conconi
Yöntemi
Conconi ve arkadaşları 1982 yılında elit orta ve uzun mesafe koşucuları üzerinde yaptıkları çalışmalarda kalp atım hızı koşu hızı ilişkisinden kalp atımlarının doğrusallıktan saptığı noktayı anaerobik eşik noktası olarak tanımlamışlardır (13).
Şekil 2. Anaerobik Eşiğin Conconi Yöntemine Göre Belirlenmesi
Conconi testi, maraton gibi uzun mesafe
yarışlarında, yarışma öncesinde sporcunun yarış temposunun hangi hızlarda olması gerektiğin konusunda bilgi verebilir. Bu da
sporcunun farkına varmadan özelikle yarışın ilk bölümlerinde toplam
yarış performansını olumsuz etkileyecek aşırı süratli koşmasını engelleyebilir. Antrenmanların takibi açısından testin antrenman periyodunun
belirli aralıklarında
yapılması o süre içersinde elde ettiği dayanıklılık düzeyine göre antrenmanların yeniden şekillendirilmesini
sağlayabilecektir.
Böylece sporcu
aynı kalp atım
seviyelerinde daha yüksek koşu hızlarına ulaşabilecek ve daha fazla mesafeyi daha kısa sürede alabilecektir (23).
Conconi yöntemi sonucu antrenman şiddetlerinin ayarlanmasında anaerobik eşik noktası %100 kabul edilerek antrenman yönlendirilmesi yapılmaktadır (Şakil2, Tablo 1).
Şekil 3. Conconi Yöntemi Sonucu .antrenman Programlarının Belirlenmesi (23).
AE noktası % 100 kabul edilerek uygulanacak
antrenman çeşitleri ve şiddetleri belirlenmektedir (Tafclo 1).
Tablo.1
Conconi yöntemine göre değişik antrenman yöntemlerinin belirlenmesi (24)
Koşu
Hızı |
Şiddet
(%) |
Süre
(dak) |
Yavaş
|
75 |
90-120 |
Orta |
80 |
50-90 |
İlerlemiş |
90 |
30-50 |
Hızlı |
97 |
20-30 |
İntervaller |
|
|
Uzun |
100 |
6-12 |
kısa |
103 |
3-6 |
Örnek: 1986'da Pizzolato Orlando'nun Avrupa Şampiyonasından bir ay önce Conconi yöntemi test sonuçlarına göre antrenman yönlendirilmesi Tablo'2 de gösterilmekte-dir{24).
Tablo 2. 1986’da Pizzolato Orlando’nun Avrupa Şampiyonasından
bir ay önceki Conconi yöntemi test sonuçlarına göre antrenman
yönlendirilmesi
MARATON ANTRENMANI (AE hızı
20.6 km/saat) 1000m hızları % şiddet
dereceleri antrenman hacmi 2.50” 103 ----------------► 10/12km interval (1000/2000)* 2.55” 100
----------------► 12/15km
interval (3000/5000)* 3.0” 97 ----------------► 30/40 dak süreli koşu 3.08 93
----------------►
maraton hızı (12------►
21km) 3.14 90 } orta hızda koşu
(40 -------►80dak) 3.26
85 } yavaş tempoda
koşular (150dak) 3.38 80 |
*:Dinlenme araları 3-4dak,
yavaş ve orta hızda koşu ile.
KALP ATIM ÜZERİNDE ÇALIŞMA HIZLARI
KAH (ATIM/DAK) KOŞU HIZI
180-
} HIZLI
170
} MARATON HIZI
160
} ORTA HIZ
150
}
140
} YAVAŞ
130
Maraton koşusunda kalp atım hızının
ortalama 158-167 atım/dak arasında
olduğu tespit edilmiştir (24).
Conconi testi sonucu yapılan
antrenmanlarda kalp atım hızı - koşu hızı grafiğinin sağa doğru kayması istenir (23). Eğer bundan farklı bir grafik çıkarsa antrenman programları tekrar gözden geçirilmeli vede laktat ölçümleri yapılmalıdır.
Şekil
4. Conconi Yöntemine
Göre Antrenman Gelişimi Takip Etme
Laktat
Metodu:
Elit sporcularda egzersiz şiddetinin ve dayanıklılık performansının belirlenmesinde kan laktat değerleri dayanıklılık performansında VO2 makstan daha yüksek bir ilişki göstermektedir. İlerleyen antrenmanlarla submaksimal
egzersiz sırasında kan laktat konsantrasyonunda azalma gözlenir (5). Anaerobik eşiğin kan laktatına göre belirlenmesi direk bir yöntemdir. Bu yöntemde çalışmanın hızı (koşu, yüzme, kürek, bisiklet, kalp atım hızı gibi) laktik asit değeri ile grafik ile gösterilir (22,23).
AE 'in tespiti ile ilgili bütün test protokolleri, giderek artan çalışma hızında değişik zaman aralıklarında yapılan yüklemeler sonucu alınan laktik
asit(A) düzeylerinin çalışma hız İle grafik edilmesi yöntemine dayanır. Kan laktatı İle AE noktasının
belirlenmesinde Önemli olan bir noktada çalışma bitiminde kanın kaçıncı dakikada alınacağıdır (2, 27).
Literatürde 1 ile 10 dak arasında kan alınmasından söz edilmekle birlikte, çalışma sonunda çalışmanın ne kadarlık bir şiddetle
yapıldığını belirlemek için çalışma sonunun 3-5'ci dakikalarında kanın alınması, o çalışmanın ne kadarlık bir şiddetle yapıldığını daha iyi belirtmektedir (27).
Laktat ölçümlerinin sezonun belirli aralıklarında yapılması, sporcuya uygulanacak antrenman şiddetinin belirlenmesine, laklat/koşu hızı ve KAH grafiklerinden sporcuların
şekil 5: Laktat yöntemine göre anaerobik eşik noktasındaki koşu hızının belirlenmesi.
antrenman
programlarının gözden geçirilmesine, görülen eksik yönlerin tamamlanmasına yardımcı olur (eğrinin sağa kayması istenir, bu yüksek hızlarda düşük laktat birikiminin göstergesidir) (23. 27).
Laktik asit Ölçümleri pahalı bir yöntemdir, literatürde laktat
yöntemiyle AE noktasının
belirlenmesinde değişik teknikler
uygulanmakladır.
• 4 mmol / l lakat eşiği
• Laktat eşiği (bazal hız)
• Bireysel laktat eşiği (bazal+1.5 mmol/lH)
• Maksimum laktik asit sürekli hali (maxlass)
4
mmol/ laktat: Heck ve ark, laktik asit maks sabit durum değerini 2.85-5.20 mmol/l laktat olarak
tespit etmişler ve
ortalama olarak 4.05 mmol/l değerini bulmuşlardır. Heck ve ark’ın 4 mmol/l eşiği dediği bu değer, anaeroblk eşik ve kan (laklat birikiminin başlangıcı "OBLA” olarak da adlandırılan
kavramlara karşılık gelmektedir (14,15,16). Pek çok araştır- macı aerobik eşik olarakta bilinen 2 mmol/l
laktataki bir çalışmayı 2 saatten fazla, 4 mmol/l hızdaki çalışmanın ise 30-60 dak sürdürebildiğini
göstermiştir. Daha yüksek hızlarda İse kandaki laktik asidin yükselmesine bağlı olarak atletlerde 5-15 dakikalarda yorgunluk
ortaya çıkar, buna karsın daha düşük laktat seviyelerinde ve hızlarda ise egzersiz 60 dak ve de
uzun süre yorgunluk
ortaya çıkmadan sağlanabilmektedir (27)
Literatürde bu metotla yapılan antrenmanlar fazlasıyla mevcuttur. Örnek olarak stegmann ve
Kindermann (1982), 19 kürekçiden 15'inin 4
mmol/l laktat eşiğine uygun olan hızlarda çalıştıklarında 12-16 dakika arasında tükendiklerini, Yoshida ve ark (1987)
sporcularının 4 mmol/l laktat hızlarda sadece 15 dakika çalışabildiklerini kaydetmişlerdir (Akt,27).
4 mmol/l laktat yoğunluğuna uygun hızların, anaerobik eşikleri 4 mmol’den yüksek bazı sporculara göre yavaş kaldığını gösteren veriler de mevcuttur. Stegmann ve
Kindermann tarafından incelenen kürekçilerden birinin anaerobik eşiğinin 6.1 mmol/l laktat yoğunluğuna
eşdeğer olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, 4 mmol seviyesine uygun hızlarda bu sporcunun rahatça 50 dakika çalışabildiği görülmüştür. Jones ve Ehrsam (1982) bir yüzücünün 10mmol/l laktat konsantrasyonunda 1
saat boyunca çalışabildiğini kaydetmişlerdir (Akt 27).
şekil 6. 4 mmol/l
laktat eşiğinin belirlenmesi
Çoğu sporcu 4 mmol/l kan laktat yoğunluğu oluşturan hızlarda güvenli olarak çalışabilecek durumda olmakla birlikte, bu seviyenin önemli bir şekilde altında ya da üstünde olan sporculara kişisel enaerobik eşiklerine yakın bölgelerde çalışmaları önerilir (27).
• : Uygulanan protokol sonucu
çalışmanın belirli
aralıklarında alınan kan laktat değerleri.
Sporcuların 4 mmol/l laktat eşiğinde elde ettikleri
hızlar dayanıklılık düzeyi İle doğru orantılıdır.
Şekil 7. Üst düzeydeki bayan atletlerde branşlarına göre AE 'de ulaştıktan hızları.
Bireysel
Anaerobik Eşik
Şekil
8 Bireysel anaerobik eşiği tespit edilmesi.
Bireysel anaerobik eşik 4 mmol/l kan laktat
yoğunluğunun altında ya da üzerindeki hızlarda oluşabilir. gerçekten de, literatürde 1.3 ile 6-8 mmol/l arasında değerler kaydedilmiştir. Yapılan, çalışmalarda elde edilen 10 yıllık kan testi tecrübesi 4 mmol eşiğinin eğitmiş olduğu yüzcülerin, % 50-60 kadar İçin ortalama bir değer olabileceği- ni göstermiştir. Kalan kısmın % 20-30 kadarı için, anaerobik eşiğin çok daha düşük değerlerde kalan % 10-20 için ise anaerobik eşiğin daha yüksek değerlerde oluştuğu görülmüştür (27).
Yapılan araştırmalarda çalışma
yüklerinin sabit kabul edilen 4mmol/l laktata göre
belirlenmesinin
pek çok sporcu için aşırı yük olduğu tespit edilmiştir. Bu yüzden kişisel
anaerobik eşiklerine göre çalışma yüklerinin ayarlanması daha gerçekçi
görünmektedir Nitekim kişisel anaerobik eşikle dayanıklılık performansı
arasındaki ilişki sabit kabul edilen 4mmol/l laktata göre pek çok araştırmacı
tarafından daha yüksek bulunmuştur.
Günümüzde, bazal seviyedeki egzersiz şiddetinin 1.5 mmol/l üzerindeki laktat
değerin, bireysel anaerobik eşiği daha iyi yansıttığı ve performansla 4 mmol/l
laktattan daha büyük ilişki gösterdiği tespit edilmiştir (Tablo 39) (29).
TABLO 3. Üç farklı laktat ölçümünün müsabaka
performansı(koşu hızı) ile olan ilişkisi (%}
Mesafe |
Bazal seviyenin 1.5mmol/l üzeri |
Aerobik Eşik (2mmol) |
4 mmol/l |
1500m |
0.88 |
0.74 |
0.82 |
5000m |
0.91 |
0.73 |
0.88 |
10.000m |
0.92 |
0.79 |
0.91 |
Yarı maraton |
0.93 |
0.76 |
0.91 |
maraton |
0.93 |
0.81 |
0.81 |
Antrenmanda İlerlemenin Gözlenmesi
Kan testleri, yeni antrenman adımlarının
belirlenmesi ve sporcuların aerobik kapasitelerinin artıp artmadığının
görülmesi için 3-4 haftada bir tekrarlanmalıdır.
Şekil 9. Dört hafta arayla yapılan iki kan
testinin sonucu (Maglischo dan uyarlama, 1993)
Şekil 9 de; 4 hafta sonra yapılan test
sonuçları gösterilmiştir, her çalışma
için, aynı hızda ilk testteki hız değerine karşılık gelen laktik asit
konsantrasyonunun, İkinci testte azaldığı görülebilir. Sonuç olarak, ikinci
testin oluşturduğu eğri ilkine göre sağa ve aşağıya kaymıştır. Bu şekilde bir
kayma mükemmel bir sonuçtur çünkü; sporcunun aerobik kapasitesinin düzeldiğini
göstermektedir. Aynı hızda (ya da daha hızlı) laktik asit oranının azalması,
aerobik metabolizma tarafından sağlanan enerjinin daha yüksek olduğunu ve buna
zıt olarak anaerobik olarak sağlanan miktarın azaldığı anlamına gelir. Bu
düzelmelerden dolayı sporcu, test hızlarında ve yarışma hızına kadar olan yüksek hızlarda asidoz (yorgunluk) miktarındaki
artışı daha yavaş olacaktır (27).
Şekil 9'da görülen ikinci testin sonucunda, yeni eşik
noktası 4.5 m/s
olarak belirlenmiştir . Bu sporcu, çalışmalarını 4 m/sn hızlarda yaparsa aerobik metabolizmasını zorlamış olmayacaktır (27).
Bu tür bir test, sporcunun daha hızlı antrenmana hazır olup olmadığını anlamasını sağlar. Sporcunun, antrenman gereklerine
fizyolojik olarak uyum sağlamasıyla oluşan ilerleme daha güvenli ve etkili olmakladır. Burada tanımlanan kan testi, aerobik kapasitedeki
değişikliklerin görülmesi ve
antrenman hızlarının belirlenmesi için çok uygundur (27).
Laktat hız eğrisinin hatalı yorumlanmasını önlemek için, aşağıdaki yöntemler
uygulanabilir {27):
1) Her testten önce sporcuların en az
üç gün boyunca hafif çalışma yapmalarını sağlayın (glikojen depolarını artırmak için).
2)
Ardışık testleri günün yaklaşık olarak aynı saatlerinde uygulayın (çünkü laktat değerlerinde farklılıklar olabilecektir).
Kan
Laktik Asit Testlerinin Uygulanmasının Ve Sonuçlarının Doğru
Değerlendirilmesinin Antrenör Ve Sporculara (27)
1. Çalışma hızlarının ayarlanması,
2. Çalışmanın gelişimini
takip etme,
3. Antrenman programlan içinde yorgunluğu tanımak ve belirlemek,
4. Bir sporcunun potansiyel performansının bir diğeri ile kıyaslamak,
5. Müsabakadaki performansın tahmin edilmesi gibi faydaları
vardır,
Antrenman
Programının Zayıf Noktalarının Belirlenmesi
Antrenmandaki
hatalar; bîr testte
oluşturulan eğrinin bir sonraki testte oluşturulan
eğriyle karşılaştırılması yoluyla anlaşılabilir. Yani; eğrinin değişimi sporcunun kısa
mesafe ya da dayanıklılık antrenman dengesiz gördüğünü ortaya koyabilir.
İkinci testin Şekil 10'deki eğriyi meydana getirdiğini düşünelim. Eğri, yavaş koşularda sağa, hızlı koşularda ise sola kaymıştır (27).
şekil 10. Yüksek hızlarda muhtemel bir aerobik kapasite kaybı gösteren bir kan testi (Maglscho dan
uyarlama 1993).
Şekil 10'da görülen karmaşık eğrilerin yorumlanması zordur. Bu
durumda söylenebilecek en uygun yorum, sporcunun anaerobik eşiğin üzerinde çok az ya da çok fazla çaIıştığıdır. Testin öncesindeki ay boyunca sporcunun uyguladığı antrenman programı gözden geçirilerek sorun anlaşılabilir (27).
Şekil 11’de laktat - hız eğrisinin bir başka karmaşık kayması görülmektedir. Üç yavaş çalışmada sola, üç hızlı çalışmada ise sağa kayma meydana gelmiştir. Eğrinin uzunluğu da artmıştır. Yani sporcunun, ikinci testin son çalışmada, daha hızlı bir süreye ve daha yüksek bir laktik asit seviyesine ulaşmıştır. Bu tür eğri, düşük hızlarda küçük bir miktar aerobik kapasite kaybı ve yüksek hızlarda aerobik ve anaerobik kapasitelerde
önemli bir düzelme göstermektedir. Bu sonuç, özellikle sezon sonlarına doğru arzu edilen bir sonuçtur. Serinin ortasındaki düşük kan laktat konsantrasyonundan anlaşılacağı gibi, bu grafik ile performansı test edilen sporcu, yarışın çoğunda anaerobik kapasitesinden destek
almadan yarış hızlarında koşabilir. Son çalışmadaki yüksek süratte elde edilen laktat seviyesinden anlaşılan İse; anaeroblk kapasitedeki düzelmedir. Bu da sporcunun yarışın son metrelerinde iyi depar atabilmesi
anlamındadır (27).
Şekil 11 Yavaş hızlarda muhtemel bir aerobik kapasite
kaybı gösteren bir kan testi, Maglischo dan uyarlama 1993).
Eğer sporcunun anaerobik kapasitesi düşmüşse, program kısa mesafe çalışmalarına ağırlık verecek şekilde değiştirilmelidir. Bu durumda
dayanıklılık antrenmanı bir süre için azaltılmalıdır (27).
Aşırı miktarda dayanıklılığa yönelik antrenman uygulanırsa, bir miktar anaerobik kapasite kaybı söz konusu olabilir. Sonuç olarak; dayanıklılık antrenmanı sonucunda oluşabilecek anaerobik kapasite kaybını önlemek için, sezon boyunca belirlenen bir düzen içerisinde, hızlı kısa mesafe koşuları uygulanmaktadır (27).
Yayına Hazırlayan : Sema BOSTAN